NEPOTİZM-EUROVİSİON

ÖMÜR TÖRPÜSÜ

NEPOTİZM-EUROVİSİON

11 Mayıs 2024

NEPOTİZM

Nepotizm.

Güncel hayatta pek kullanılmayan, ancak sosyal bilim makalelerinde sıklıkla karşılaşılan bir kavram.

Ancak bunu “kayırmacılık” olarak ifade ettiğimizde, herkesin zihninde bir anlam kazınıyor ve gerçeğe dönüşüyor.

En belirgin haliyle “akraba kayırmacılığı” olarak, gündelik hayatımıza yerleşmiş bir olgu halini alıyor.

Kavramlara takılıp kalmak istemiyorum ama burada Nepotizm yanı sıra Kronizm kavramı da karşımıza çıkıyor.

“Nepotizm” kısaca kan bağı, akrabaya dayalı kayırmacılık, “Kronizm” ise eş, dost, arkadaşın kayırılmasını ifade ediyor.

Bu ayrımcı kavramlar, kişinin liyakatine, becerilerine, yeteneklerine veya eğitim düzeyine bakılmaksızın görev, yetki ve etki verilmesini içeriyor.

Bir kişinin becerileri, yetenekleri veya eğitim düzeyi ne olursa olsun, yalnızca eşi, arkadaşı, akrabası, siyasi bağlantısı, hemşeriliği veya dini bir gruba üyeliği nedeniyle işyerlerinde veya devlet kurumlarında çalıştırılması çeşitli kaynaklarda “adam kayırmacılık” olarak tanımlanıyor.

Çeşitli araştırmalar nepotizm kavramının, Latince “Nepot” ve İngilizce “Nephew” (Yeğen) kelimelerinden geldiğini ileri sürmektedir.

Öznede karşımıza “yeğen” sözcüğü çıkmaktadır.

Bunun nedeni olarak, Rönesans öncesi Papaların, yetenekleri ve eğitim düzeyleri ne olursa olsun, yeğenlerine üst düzey iş bulma çabalarına dayanıyor.

Dünya Katoliklerinin ruhani lideri olan Papa’nın evlenmesinin yasak olması ve babadan oğula miras yönteminin uygulanamaması nedeniyle, yakın akrabaların çocuklarının (yeğen) üst düzey görevlere atanması, diğer insanlar üzerinde olumsuz etkiler yaratmış, bu tür uygulamalara, “adam kayırmacılık-nepotizm” denilmiştir.

Ülke olarak, son bir yılda genel ve yerel seçimleri demokratik olgunlukla gerçekleştirdik. Seçilen kişilerin görev dağılımı yapıldı. Önceki dönemde, görevde olan ve yetkili olanların görevden alınması ve görev yapacak kadroları yeni seçilenlerin oluşturması doğal bir olay gibi görünüyor.

Yeterlilik ilkesi olarak da adlandırabileceğimiz liyakat, kendisine verilen görevi başarıyla yerine getirebilme yeteneği olarak tanımlanabilir. Atama ve terfide “bilgi, görgü ve uzmanlık eğitimi”ne dayalı bir yaklaşımdır.

Liyakat esasına dayanmayan adam kayırmacılık, başta üst düzey atamalar olmak üzere, tüm toplumsal yapılarda memnuniyetsizlik yaratacak, aynı zamanda beceri, yetenek veya eğitim düzeyi ne olursa olsun liyakatsiz kişilere görev, yetki ve nüfuz verilmesi. kurumsal faaliyetlerdeki zayıflıkları ortaya çıkaracak, liyakat sahibi kişilerin atanmaması, üst düzey ve alt düzey çalışanların hoşnutsuz olmasına neden olacaktır.

EUROVİSİON

Eurovision ya da diğer adıyla “erovision”, Avrupa Yayın Birliği (EBU) tarafından her yıl düzenlenen ve çoğunluğu Avrupa ülkelerinden gelen katılımcılarla düzenlenen, uluslararası bir şarkı yarışmasıdır.

İlk defa, 24 Mayıs 1956 tarihinde İsviçre’nin Lugano kentinde yapılan Eurovision Şarkı Yarışması’na, 51 ülke en az bir kez katılmıştır. Avrupa Yayın Birliği üyesi olan her ülke katılabilmektedir.

Her ülkenin, yalnızca bir şarkıyla katılabildiği yarışmanın finalinde, iki yarı final elemesiyle 20 ülke belirleniyor, ancak ayrıcalıklı ülkeler İtalya, İngiltere, Fransa, Almanya ve İspanya doğrudan finale katılıyor.

1975-2012 yılları arasında aralıklı olarak, Eurovision Şarkı Yarışması’nı sunan Bülent Özveren (1941-2022) ile TRT ekranlarından tanıdık.

Türkiye, Eurovision Şarkı Yarışması’na ilk kez 1975 yılında, Semiha Yankı’nın seslendirdiği “Seninle Bir Dakika” şarkısıyla katılmış, sonraki yıllarda ve 1990’lı yıllara kadar sıralamanın sonlarında yer bulabilmiştir.

Ulusal dilde söyleme kuralı esnetilmesiyle ve televizyondan oylama sisteminin getirilmesiyle birlikte, 1997 ve 2000 yıllarında, Türkçe dışında yapılan şarkılarla, Türkiye önceki yıllara göre daha iyi sonuçlar elde ettiler.

1997 yılında, Şebnem Paker “Dinle” şarkısıyla üçüncü oldu. Sertab Erener, 2003 yılında “Everyway That I Can” şarkısıyla, ülkeye Eurovision Şarkı Yarışması’nda ilk ve tek zaferini kazandırdı.

2004 yılında, İstanbul’da düzenlenen yarışmaya ev sahipliği yapan Türkiye’yi, bu yıl “For Real” şarkısıyla temsil eden Athena, 195 puanla Eurovision tarihinin en yüksek puanı alarak dördüncü oldu.

Manga Grubu, 2010 yılında “We Could Be the Same” şarkısıyla ilk kez Türkiye ikincisi oldu. 2011 yılında Yüksek Sadakat yarı finalde elenirken, 2012 yılında Can Bonomo yedinci oldu.

TRT, 2009 yılında başlayan jüri oylaması ve “siyasi puanlama” başta olmak üzere kurallarda yapılan değişiklikleri gerekçe göstererek, 2013 yılında Malmö’de düzenlenen yarışmadan çekildiğini duyurdu. Türkiye, yarışmaya 2013 yılından bu yana katılmadı.

Eurovision Şarkı Yarışması’na ait gelişmeleri ve Türkiye için sonuçlarını kısaca derlemeye çalıştım. 2013 yılından bu yana Türkiye’nin katılmamasının en büyük nedeni olarak siyasi puanlamalar öne çıkmaktadır.

Siyasi puanlama nedir? Bu makalenin ana konusu olan, nepotizmi temel alan yeni bir kavramı literatüre kazandırmak istiyorum.

“Ülke Kayırmacılığı”.

İngilizce olarak buraya not düşelim. “Country Favoritism”.

1956 yılında düzenlenen ilk yarışmayı ev sahibi İsviçre kazanırken, sonraki yedi yılda Hollanda-Fransa-Hollanda-Fransa-Lüksemburg-Fransa-Danimarka arasında gidip geldiği görülmektedir.

Coğrafi ve siyasi yakınlığa sahip ülkelerin, birbirlerine puanlamada yüksek puanlar vermeyi tercih etmesi, rekabet ruhunun ortadan kalkmasına neden olmaktadır.

Yani “Ülke Kayırmacılığı” yarışma tarihi boyunca sergilendi.

Eurovision Şarkı Yarışması’nın tarihi boyunca, Türkiye’yi temsil eden ve emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum.

 

Bülent Özveren’e ithafen…

 

Yaşar KOÇ

ANKARA

 

 

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu