TBMM’de, “Kürt sorununun çözümü” amacıyla kurulan komisyon, emekli askerler derneklerinin temsilcilerini dinledi.
Karakuş açıklamalarının devamında ise ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne ve terör örgütü PKK’ya silah temin ettiğine dikkat çekti. Bu sırada milletvekili sıralarından gelen konuşmalara da tepki gösteren Karakuş, “Dinliyorsanız devam edeyim, dinlemiyorsanız konuşmayım” dedi.
Türkiye Emekli Subaylar Derneği TESUD
Suriye’deki silahlar yok edilmedikçe PKK silah bırakmış sayılmaz. Anılan silahların ileride Türkiye’ye karşı kullanılma olasılığı da vardır. Başka yerlerde cüzi miktarda imha edilen silahlar PKK’nın silah bıraktığının delili olamaz. O nedenle Suriye’deki silahlar yok edilmedikçe başka ülkelerin de desteğiyle BOP projesi için kullanılma endişesi vardır.
Nitekim Sayın Cumhurbaşkanı 2023 yılı Kasım ayında konuşmasının bir bölümünde “Ey İsrail, sende atom bombası var ve bununla tehdit ediyorsun. Bununla da yetinmiyor, ülkemiz topraklarını da kapsayan vadedilmiş topraklar hezeyanıyla nükleer silah tehditleriyle sabrımızı zorluyorsun. Bölücü terör örgütünün Suriye uzantısı PYD’yle ilgili çok iyimser cümleler kuranlara ne yaparsak yapalım bazı gerçekleri anlatamayacağımızın da bilincindeyiz. Vadedilmiş topraklar hezeyanının varacağı yer büyük bir hüsran ve hezimet olacaktır.” diyerek tehlikenin büyüklüğünü ortaya koymuştur. Netanyahu’nun “Şimdiki hedef Türkiye’dir.” sözünü söyleyip söylemediği muvazaalıdır ancak vadedilmiş topraklar hezeyanının aynen devam ettiği bilinmektedir. İsrailli bir bakan Suriye’de Dürzi devleti kurulacağını belirtmiştir. Ayrıca bazı İsrailli yetkililer Suriye’nin deniz kıyılarında Tartus, Lazkiye Limanlarının olduğu bölgede ayrı bir devlet kurulacağını açıklamıştır yani Suriye devletini denizden uzaklaştırmış oluyorlar.
Halep kentinde PKK-YPG ile Suriye Güvenlik Güçleri arasında şiddetli çatışmalar yaşanmaktadır. Bütün bu gelişmeler olurken ABD Ankara Büyükelçisi Tom Barrack “Bölgedeki ulus devletler İsrail için güvenlik sorunudur.” demiştir. Trump, Gazze müzakereleriyle ilgili olarak rehine mahkûm takası geri çekilme hattından bahsederken “Bu da bizi üç bin yıllık felaketin sonuna yaklaştıracaktır.” demiştir. Üç bin yıl konusunu birçok kişi algılayamamıştır. Nuh Peygamber on dört bin yıl önce Anadolu ve çevresini, Nil Nehri’ne kadar bütün deniz kıyılarını Türklerin ilk atası olarak bilinen Yafes’e vermiştir. Belirtilen tarihten üç bin altı yüz yıl öncesine kadar tamamen Türk asıllıların bölgesi olan yerlere Kuveyt’ten Yahudiler, Girit’ten Filistinliler gelmiştir. Yahudiler üç bin yıl önce firavunların, iki bin yıl önce Romalıların zulmüne uğramış; Romalılardan Hazer Türkleri’nin yanına kaçarak kurtulmuşlardır; bu arada
Filistinlilerle daima çatışma içinde olmuşlardır.
On dört bin yıldır Türklerin toprakları, kimsenin vaat edilmiş toprağı olamaz; bunu bilen Trump, üç bin yılın gerisine gidememektedir. Dikkat ederseniz, Yahudilerin belirttikleri vaat edilmiş topraklar içerisinde Kürdistan yoktur, bunun da bir anlamı olmalıdır. Suriye’deki gelişmelere bakıldığında, İsrail destekli Dürzilerin Süveyda’da ayaklanması, İsrail’in Şam’a yaptığı hava taarruzları, Suriye Silahlı Kuvvetlerinin Süveyda bölgesinden çekilmek zorunda kalması, PKK’nın Suriye Silahlı Kuvvetlerine katılmayacağını belirterek özerklik istemesi şeklinde devam etmesi Türkiye’yi tehdit etmektedir. Diğer bir konu da PKK’yla mücadelede bugüne kadar binlerce şehit verdiğimiz, binlerce gazimizin olduğu gerçeğidir.
Ayrıca, çoğunluğu asker olan ülke ve millet sevgisi dolu yaklaşık 3 milyon kişi -tekrar ediyorum, 3 milyon kişi- bu davada canını hiçe saymış, emek vermiş, ter dökmüş, yıllarca ömrünü dağlarda geçirmiş, PKK terör örgütünü de bitirmiştir. O nedenle bizim için adalet önemlidir. Kırk yıldır terörist başı olarak kabul edilip yargılanmış, cezası verilmiş bir kişinin “kurucu lider” diye vasıflandırılması hukuken doğru değildir; milletimizin büyük çoğunluğunun da aynı görüşü paylaştığı düşüncesindeyiz. Ayrıca, teröre, suça bulaşmış kişilerin mutlaka yargılanarak cezalarını çekmeleri, kısmi veya genel af kapsamına alınmamaları gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle PKK’yla yıllarca mücadele etmiş bu insanların ataları ve vatan sevdalıları emperyalistlerle mücadele etmiş, bağımsız bağımsızlık
savaşında galip gelen tek millet olan yüce Türk milleti evlatlarının Lozan Anlaşması ve 1924 Anayasası vasıtasıyla Kürt inkâr ve imha siyaseti yarattığı iddiası gerçeklerle bağdaşmaz çünkü emperyalistlerle yapılan bu kutsal mücadelemiz bütün dünyadaki mazlum milletlerin de kurtuluş ışığı olmuştur.
Bundan böyle atılacak adımların bu gerçekler doğrultusunda yapılması yüce Türk milletinin menfaati ve hayrına olacaktır.
Saygılarımla.
Erdoğan Karakuş TESUD Başkanı
Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği TEMAD
Değerli Başkanım, bizler emekli askerler derneklerinin başkanları olarak, bu ülkenin bekası ve bölünmez bütünlüğünü sağlamak için yıllarını vermiş meslektaşlarımızın sözcüleri olarak burada bulunmaktayız. Bu fırsatı bize verdiğiniz için öncelikle size sonsuz teşekkürler ediyoruz. Buradan da sayın vekillerimizden bir ricam olacak, lütfen askerler olarak bu işin asıl muhatapları asker derneklerinin başkanlarını da canı gönülden, can kulaklarıyla dinlemelerini istirham ediyorum.
Değerli Başkanım, Komisyonumuzun kıymetli üyeleri ve kıymetli katılımcılar; yüzyıllardır üzerinde yaşadığımız bu topraklar şehitlerimizin kanıyla sulanmış, gazilerimizin fedakârlıklarıyla yoğrulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Türk milletinin var olma mücadelesinin, imkânsızlıklara rağmen verilen bağımsızlık savaşının esiridir. Biz emekli astsubaylar ömrümüzü bu vatana adadık; meslektaşlarımızı, milletin bize emaneti vatan evlatlarını bu uğurda toprağa verdik, canımızı hiçe sayarak görev yaptık.
Bu nedenle vatanımızın birliğini, milletimizin dirliğini ilgilendiren her meselede söz söylemeyi tarihî ve ahlaki bir sorumluluk olarak kabul ediyoruz. Bugün ülkemizin geleceğini yakından ilgilendiren terörsüz Türkiye süreci konuşulmaktadır. Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği olarak açıkça ifade ediyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasası’nın değiştirilmez hükümleri bizim kırmızı çizgimizdir. Devletimizin kurucu değerleri üzerinde pazarlık yapılamaz.
Bu değerler milletin ortak iradesi ve geleceğimizin teminatıdır. Şehit ailelerimizin ve gazilerimizin onuru bizlerin boynunun borcudur. Biz buraya sadece bir meslek grubunun değil, Türkiye’nin en çok şehit veren, en çok gazi çıkaran evlatlarının sesi olarak geldik. Biz buraya vatan uğruna canını ortaya koymuş bir camianın iradesini taşımaya geldik ve bilinmesini isteriz ki bizim irademiz Türk milletinin iradesidir. Milletimizin iç barışını ve toplumsal huzurunu tesis etmek elbette hepimizin arzusudur. Ancak bunun yolu fedakârlığı tek taraflı göstermek değildir. Türk milleti bugüne kadar defalarca özveride bulunmuş, evlatlarını vatan uğruna feda etmiştir. Bundan sonra da milletin sırtına tek taraflı taviz yüklemek ne adaletle ne vicdanla bağdaşır. İç barış eşit sorumlulukla, hakkaniyetle ve terörün her türüne karşı tavizsiz duruşla sergilenebilir.
Bölücü terör örgütü sempatizanlarının toplumun huzurunu bozacak, milletimizin değeriyle alay eden provokasyon ve tahrik içeren tüm eylem ve söylemleri karşısında devletimizin hukuk çerçevesi içerisinde kararlı, sert ve etkin önlemler alması doğaldır. Kanunların caydırıcı gücü daima işletilmeli, milletimizin devlete ve adalete güveni sarsılmamalıdır. Astsubaylar ve emekli astsubaylar olarak bizler ülkenin en zor dönemlerinde milletin yanında olmuş bir camiayız, bugün de aynı kararlılıkla devletimizin ve milletimizin yanındayız. Terörsüz Türkiye idealine giden sürecin her aşamasında bizler de bu konunun takipçisi olacağız. Komisyonunuzun adı çok anlamlıdır: Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi. Dayanışma diyoruz çünkü millet olarak omuz omuza vermezsek ayakta kalamayız. Kardeşlik diyoruz çünkü bu topraklarda Misakımillî sınırları içerisinde aynı bayrak altında dil, din, ırk, mezhep gözetmeksizin aynı kaderi paylaşıyoruz. Demokrasi diyoruz çünkü özgürlükçü, eşit hak ve yurttaşlık bilinciyle hukuk ve adaletin üstünlüğünü esas alan bir düzenin bizleri geleceğe taşıyacağına inanıyoruz. Ancak unutmayalım ki dayanışma tek taraflı özveriyle sağlanamaz, kardeşlik şehitlerin ruhu incitilerek tesis edilemez, demokrasi terörün gölgesinde uygulanamaz. Tekrar yüksek sesle ifade ediyoruz: Bizim için Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın değiştirilemez hükümleri nettir ve bu bizim kırmızı çizgimizdir. Bu devletin temel ilkeleri tartışılamaz, pazarlık konusu dahi edilemez. Milletimizin birliğini sarsacak her girişimin karşısında oluruz. Şehit ailelerimizin onuru asla zedelenmemeli, aziz hatıraları çiğnetilmemelidir. Gazilerimizin fedakârlığı asla görmezden gelinmemeli, onurlarını kıracak her türlü eylem, söylem ve kararın karşısında olunmalıdır. Terör örgütü elebaşlarına ve teröristlere asla umut hakkı tanınmamalı, hukukun üstünlüğü esas gözetilerek karıştıkları suçlar cezasız kalmamalıdır. Bilinmelidir ki hukukun, adaletin dışına çıkıldığında milletin huzuru ve bütünlüğü bozulur, ihanet ve kanun tanımazlık artar, verilen tavizler milletimizi yaralar. Biz bunu kabul etmiyoruz ve etmeyeceğiz de. Evet, biz muvazzafıyla, emeklisiyle astsubay aileleri olarak terörsüz ve huzurlu bir Türkiye istiyoruz, çocuklarımızın geleceğini güven içinde yaşamasını istiyoruz ama tek taraflı fedakârlıkla değil. Toplumun huzurunu bozan, bayrağımıza kasteden, milletimizi provoke eden her türlü eyleme karşı devletin iradesi güçlü olmalıdır. Devlet caydırıcıdır, devlet kararlıdır, devlet güçlüdür.
Bu kararlılığı görmek Türk milletinin en büyük hakkıdır. Şu bilinmelidir ki biz astsubaylar ülkemizin birlik ve beraberliğine, bölünmez bütünlüğüne kasteden, nifak tohumları eken, kardeşliğimizi zedeleyen, terörsüz Türkiye çabalarını baltalayan oluşumlara karşı her zaman göreve hazırız.
Hafızalarımızı zorlayalım ve hatırlayalım, Türkiye’nin terörle mücadelesi uzun yıllardır devam etmektedir. Başta PKK olmak üzere, FETÖ, DHKP-C, DAEŞ ve benzeri terör örgütleri ulusal güvenliğimizi tehdit etmiştir. Bölgemizde ve ülkemizde bu gelişmeler, emperyalist güçlerin Türkiye üzerindeki emellerinden, ideallerinden ve hedeflerinden bağımsız bir şekilde düşünülemez. Bu hedeflerini gerçekleştirmede maşa olarak kullandıkları terör örgütlerine ve planlarına karşı daha uyanık olmak zorundayız. Bu mücadelede, Türk Silahlı Kuvvetleri tüm unsurlarıyla tehditleri savuşturmada önemli ve kritik görevi haiz bir kurumdur. Türk Silahlı Kuvvetlerinin göz bebeği olan, terörle mücadelede en ön saflardaki personel, aziz milletimizin tertemiz bağrından kopan, vatan aşkıyla ölümü göze alan, milletimiz gece başını yastığa rahat koysun diye uyumayan, hayatından vazgeçen, sınır ötesinde, havada, karada, denizde, dağ başında gençliğini bırakan, operasyondan operasyona, görevden göreve koşan, kucağında gözünün içine bakarak Hakk’a yürüyen şehit arkadaşının, Mehmetçik’in son şahidi olan, terörle mücadelede en önemli aktör olan ve aynı zamanda her konuda en çok hak mahrumiyetine uğrayan astsubaylar olmuştur. Ne acıdır ki emeklilikte de unutulan kahramanlar yine astsubaylarımız olmuştur.
Bu açıklamalarımdan sonra Komisyonumuzda dönersek, Komisyonun temel amacı, terörü Türkiye’mizin gündeminden tamamen çıkarmak, toplumun bütünlüğünü koruyarak güçlü bir toplum yaratmak, millî birlik ve kardeşliğin pekiştirilmesi amacı doğrultusunda özgürlük, eşitlik, dayanışma, demokrasi, adalet ve hukuk devleti alanlarında yapacağı çalışmaları raporlamak ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna sunmak olmalıdır. Devlet kurumlarımız, siyasi partilerimiz ve Gazi Meclisimiz tarafından ele alınacak olan bu çalışmalardaki ana başlıklar hâlinde açıkladığımız bu hassasiyetimizi yukarıda ifade ediyor ve kesinlikle kırmızı çizgilerimizden taviz vermeyeceğimizi yinelemek istiyorum.
Buradan bir kez daha haykırıyorum: Eğer bir gözlem mekanizması kurulacaksa biz varız, eğer bir takip sistemi kuracaksa biz oradayız, eğer bir kontrol mekanizması gerekirse biz yine orada olacağız çünkü biz bu milletin sessiz kahramanlarıyız, çünkü biz bu devletin görünmez, sessiz kalkanıyız, çünkü biz bu vatanda sesini duyuramayan şehitlerimizin, gazilerimizin sesi ve emanetçisiyiz. Şehitlerimizin hatırasını unutturmayacağız, gazilerimizin onurunu koruyacağız, Anayasa’nın değiştirilmez hükümlerini canımız pahasına savunacağız. Kamuoyuna diyorum ki: Siz yalnız değilsiniz; arkamızda milyonların duası var, arkamızda şehitlerimizin çocukları, bize emanetleri var, arkamızda tarih boyunca en ön safta savaşmış, en ağır bedelleri ödemiş bir camia var, astsubaylar ve emekli astsubaylar var. Son olarak şunu unutmayın: Bu milletin kaderiyle kimse oynamasın, bu devletin temel ilkeleriyle kimse pazarlık yapmasın; biz astsubaylar var oldukça bu bayrağa, bu vatana, bu topraklara, bu cumhuriyete kimse diz çöktüremez çünkü bu vatan şehitlerin kanıyla, bu cumhuriyet gazilerin fedakârlıklarıyla, bu milletin geleceği ise astsubayların yürekliliğiyle korunacaktır.
Geçmişini bilmeyen geleceğe yön veremez. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Seyit Abdülkadir ve Kürt Şerif Paşa gibi bazı bölücüler Kürdistan Teali Cemiyetini kurarak İngilizlere başvurmuş ve Güneydoğu’da İngiliz mandasında bir kürdistan kurulmasını istemişlerdir. 1920 Sevr Anlaşması’nda Doğu Anadolu’da bir Ermenistan, onun hemen güneyinde bir kürdistan kurulmasını istemişlerdir. Günümüzde, emperyalist güçlerin iş birlikçileri olan bölücü terör örgütlerinin de düşüncelerinin bu yönde olduğunu gayet iyi görüyoruz. Oysa o tarihlerde, 17 Mart 1921 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde okunan, bazı Kürt aşiretlerinin birlikte kaleme aldıkları, ortak dille yazılan telgrafa bakacak olursak telgraf şu şekildedir: “Kürtler küçük lokmanın pek kolay yutulacağını vaktinden çok evvel anlamışlardır. Türk birliğinden ayrılmak zihniyetinde bulunanları Kürtler kendi milletlerinden addetmezler. Kürtlerin
mukadderatı Türk’ün mukadderatıyla eşittir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti dâhilinde Kürtlüğün ayrı bir unsur olarak telakkisini hiçbir zaman işitmek istemediğimizi arz ederiz.” demişlerdir. Bu bağlamda, biliyoruz ki o günlerde Türklerle birlikte Kurtuluş Savaşı’na katılmış, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilmiş vatansever Kürtlerdi. Emperyalizmle iş birliği hâlinde Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkan, Kürdistan Teali Cemiyetini kuran, 1921 başlarında Koçgiri İsyanı’nı örgütleyen ayrılıkçı Kürtler İngiliz mandası altında bir kürdistan istemişlerdi. Ayrılıkçı, bölücü olanların isteğinin tüm Kürtlerin isteğiymiş gibi yansıtılmasının da tarihî gerçeklerle uyuşmadığını hatırlatarak sözlerime son veriyorum. Dinlediğiniz için hepinize ayrı ayrı teşekkürler ediyorum.
Çok sağ olun, çok var olun Değerli Başkanım
Cahit Koca TEMAD Başkanı
Emekli Uzman Jandarmalar Derneği EMUJAD
Sayın Meclis Başkanım, değerli Komisyon üyeleri; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kurulmuş Gazi Meclisimiz sadece yasama organı değil aynı zamanda milletimizin kaderini belirleyen müstesna bir merkezdir. Gazi Meclisimiz sadece siyasi değil aynı zamanda tarihsel ve millî bir kahramanlık sembolüdür. Türkiye Büyük Millet Meclisinde halkın doğrudan temsil edildiği, kararların ortak iradeyle alındığı müstesna yerde bulunmaktan son derece mutluyum. Sizleri 45 bin uzman jandarma adına EMUJAD olarak yüce Türk milletinin önünde saygıyla selamlıyorum.
Emekli Uzman Jandarmalar Derneği 2007 yılında kurulmuş, genel merkezi Ankara, bölge başkanlıkları Akdeniz, Adana, Ege, Karadeniz, İç Anadolu ve 81 il temsilcilerimizle birlikte büyüyen bir sivil toplum kuruluşudur. Bizler İçişleri Bakanlığımıza bağlı sadece Jandarma Genel Komutanlığı emrinde görevli, emekli ve çalışanıyla birlikte 45 bin mevcudu bulunan subay ve astsubaylarımız gibi üç muvazzaf personelden biri olan 3466 sayılı Kanun’a tabi uzman jandarmalarız.
Saygıdeğer Başkanım, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere “Ölürsem şehit, kalırsam gazi olurum.” anlayışıyla vatanını savunan bütün aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi; Türklerin Anadolu’ya açılış kapısı olan Malazgirt Meydan Muharebesi’nden günümüze kadar gerek yurt içinde gerekse yurt dışında ülkemizi bölmek, parçalamak isteyen hain, kalleş, eli kanlı terör örgütlerine karşı devletimizin ve milletimizin bekası için canı pahasına vatanına ve bayrağına sahip çıkan aziz milletimizi, ebediyete intikal etmiş şehit ve gazilerimizi rahmet ve şükranla anıyorum. Şehit ve gazilerimiz varoluşumuzun manevi sırrı ve güvenceleridir. Aziz şehitlerimiz, kahraman gazilerimiz asla unutulmayacaktır.
Sayın Başkanım, aziz şehitlerimizin ve kahraman gazilerimizin kanlarıyla suladıkları kutsal emanetimiz aziz vatanı, biz uzman jandarmalar olarak her daim hep beraber canımız pahasına koruyacak, şanlı bayrağımızı şanı ve şerefiyle ilelebet göklerde dalgalandırmaya devam edeceğiz. Bugün burada sadece Derneğimizin Genel Başkanı olarak değil aynı zamanda tüm şehit aileleri, kahraman gazilerimiz, terörle mücadelede yıllarını, ömürlerini vermiş vatansever emekli ve çalışan tüm uzman jandarmaların ve ailelerinin sesi olarak buradayız. Aynı zamanda, terör örgütü PKK ve uzantıları hakkında sizlerin yaşamadığınızı yaşayan, görmediğinizi gören, duymadığınızı duyan, bilmediğinizi bilen, bölgede uzun süre çalışan jandarma personeli olarak huzurunuzdayım. Her gece bir fotoğrafın altında sabahlayan bir şehit babasının “Düşmanı sevindirmeyeceğim, söz verdim evladıma, ağlamayacağım; vatan sağ olsun!” diyen bir şehit annesinin, eşini asker selamıyla son yolculuğuna uğurlanmış, yaşamının baharında hayat arkadaşını kaybetmiş şehit eşinin, oyun alanlarında yaşıtlarıyla oynaması gerekirken çocuklu bir mezarın başında mermeri silmekle geçen umutları yarım kalmış şehit çocuklarının; şehidin son nefesinde ona kelime şehadet getiren şehitlerimizin yaşayan şahitleri, kolunu bacağını, gözünü, daha doğrusu hayatının geri kalanını hep eksik olarak yaşayan kahraman gazilerimizin sesi olarak hitap ediyorum ve onlar adına buradayız.
“Terörsüz Türkiye” süreci, geçtiğimiz yasama dönemiyle siyasi parti liderlerinin peş peşe en üst perdeden açıklamalarıyla başlamıştır. Terörün tamamen sona erdirilmesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kalıcı huzura kavuşmasını hedefleyen, hedefiyle yürütülen “Terörsüz Türkiye” sürecini sonuna kadar destekliyoruz. Milletimizin arasına örülen duvarları yıkıp ezeli ve ebedi kardeşliğimizin perçinlenmesinin zamanı çoktan gelmiştir. Sürecin hiçbir aşamasında şehitlerimizin ruhunu incitecek, gazilerimizi, şehit yakınlarını hayal kırıklığına uğratacak bir adım atılmamalıdır. Şahsım, EMUJAD yönetimimiz, tüm bölge başkanlarımız, il temsilcilerimiz, istişare ve danışma kurullarımızla değerlendirmede bulunarak süreci yakından takip ediyoruz. Devletimizin asla yanlış yapmayacağını, yıllarca terörle yakinen mücadele eden dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şehit Eşref Bitlis Paşamızın direktifleri doğrultusunda sadece Jandarma Genel Komutanlığında özellikle terör örgütleriyle mücadele etmek amacıyla alınan uzman jandarmalar devletimize her daim güvenmiş, güvenmeye devam etmektedir.
Derneğimiz üyeleri, şehit ailelerimiz ve gazilerimizle süreci sükûnetle takip ediyoruz. Sürecin akabinde Sayın Cumhurbaşkanımızın Samsun’da “Toplumumuzun her kesimi, özellikle şehit ailelerimiz ve gazilerimiz içini ferah tutsunlar. Onları üzecek, incitecek hiçbir şey yapmadık, yapmayacağız.” demesi yüreklere su serpmiş, bizler tarafından olumlu karşılanmıştır.
Sayın Başkanım, değerli Komisyon üyeleri; Türkiye’de asla Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır çünkü bugün bir kere daha gördüm ki bazı kesimler tarafından tutturmuşlar bir “Kürt meselesi, Kürt sorunu” diye. Kırk yılı aşkın zamandır binlerce insanın ölmesine sebep oldular. “Kürt sorunu” dediğimiz şey tam olarak nedir, biz anlamadık. Bölgede sizlerden çok yaşayan ve görev yapan insanlar olarak soruyorum: Anayasa’mızda Türk ve Kürtlere ayrı maddeler mi var? Hâkim karşısına çıktığınızda bir Kürt vatandaşına hâkim “Sen Kürt’sün. Al sana 10 katı ceza.” mı diyor? Vergi dairesine gittiğinizde Kürt vatandaşlarımızdan 10 katı vergi mi alınıyor?
Bir Kürt evladını okumak istediğinde, çalıştığında, üniversiteyi kazandığından “Sen Kürt’sün.” diyerek üniversitenin kapısından mı çeviriyorlar? Bu ülkede çalışıp, üretip para kazanmak isteyen hangi Kürt vatandaşlarımıza devletimiz engel oldu? Türkiye Büyük Millet Meclisine dönüp baktığımızda, terör örgütüyle de ilişkileri olmasına rağmen, azımsanmayacak sayıda vekille temsil hakkına sahiptirler. Kırmızı plakalı araçlara binip devletimizin tüm imkânlarını eşit şekilde kullanmaktadırlar. Aynı coğrafyada aralarında etnik köken, mezhep ve meşrep ayırımı yapılmaksızın kardeşçe ve huzur içinde yaşayan tüm vatan evlatlarına “Türk milleti” diyoruz. Bizler bin yıldır yan yana, omuz omuza yaşadık. Bu milletin kardeşliğini, hiçbir terör örgütü ve dış mihraklar bozamayacaktır. Bugün
hepimizin yüreğinde tek bir ideal var, o da Terörsüz Türkiye. Burada en büyük hatayı kullanılan dilde gördük. Yanlış kavramlar, yanlış ifadeler toplumumuzda ve zihinlerde kırılmalar yaratıyor. Oysa bu mücadele hiçbir zaman etnik gruplar arasında değil, devletimiz ile eli kanlı terör örgütleri arasındaydı. Kürt kökenli vatandaşlarımız da terörün karşısında durarak her daim devletimizin yanında oldular.
İşte, bu nedenle, bizler şehitlerimizi toprağa verdiğimiz en acılı günde bile “Şehitler ölmez, vatan bölünmez. Türk Kürt kardeştir, ayrım yapan kalleştir.” diye haykırarak kardeşlik vurgusu yapan bir milletiz. Teröristbaşının PKK terör örgütünün sonunun yaklaştığının farkına varması ve örgütüne silah bıraktırması bu minvalde önemlidir ama şunu ifade edelim ki bir teröristbaşını Kürt kökenli vatandaşlarımızın tek temsilcisi göstermek bu kardeşliğimize zarar vermektedir. Devletimizin büyük bir kararlılıkla, azimle sürdürdüğü terörle mücadele sonucunda terör örgütü PKK silah bırakmak zorunda kalmış ve kaybetmiştir. Ancak terör örgütü PKK çatı bir örgüt olmasına rağmen uzantıları silah bırakmadığı, terörist faaliyetlerini sürdürdüğü sürece sadece PKK’nın silah bırakmasının bir anlamı olmayacağını özellikle vurguluyoruz. Başta Orta Doğu olmak üzere dünyada yaşanan gelişmeleri, kapımıza dayanan tehditleri dikkate alarak ülkemizin terör propagandasından tamamen kurtulması, enerjisini savunma, eğitim ve vatandaşlarımızın refahına yöneltmesi gerektiğinin farkındayız. Millî birlik ve beraberliğe, adalet ve samimiyet temelinde her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulan bir dönemde olduğumuzun bilincindeyiz. Ancak siyasi hesaplar millî çıkarların önüne geçmemeli, hesabi değil, hasbi bir anlayış gösterilerek iç cephe güçlendirilmelidir.
Sayın Başkanım, Değerli Komisyon üyeleri; telefonun başında, eli yüreğinde “Acaba evladım, eşimden yürek yakan bir haber gelecek mi?” diye bekleyişlerin son bulmasını en çok isteyenleriz.
Sayın Başkanım ve Değerli Komisyon üyeleri; lütfen anlatacağımı daha dikkatle dinlemenizi istirham ediyorum. Akrebe kırk yıl bal yedirsen fırsatını bulunca döner yine seni sokup zehirler. Sözde barış süreci döneminde enerji faturasını bizler sahada ödedik. Akil insanlardan oluşan, çoğunluğu toplumumuzun önde gelenleri ve akademisyenler tarafından yürütülen çözüm sürecinde sizlere inanarak sivil kıyafetli ve silahsız olan 2 kahraman Uzman Jandarma Ferdi Polat ve Sedat Vardar arkadaşlarımız 2015 yılında Şırnak merkezde eli kanlı PKK terör örgütü ve yandaşları tarafından cami çıkışında -dikkatinizi çekerim- namaz çıkışında kaçırılmış ve kalleşçe, haince şehit edilmiştir. Hâlâ naaşları dahi bulunamamış, aileleri boş mezar taşlarında teselli bulmaktadırlar. Ruhları şad olsun. Burada sözde çözüm süreci vardı, akrep akrepliğini her daim yapar, bundan sonra olacakların vebali bu oyuna düşen herkesin boynunda kalacaktır. Sizler bir karar alırken elinizi vicdanınıza koyarak şehit Ferdi Polat’ın hayatının baharında yapayalnız, eşsiz kalmış bir kadını, şehit Sedat Vardar’ın eşinin yetim 3 çocuğuyla birlikte Bingöl’de yaşadığını asla unutmayın. Bizler şehit olmaktan, ölümden, kolumuzun ya da bacağımızın kopmasından, kaybettiğimiz gözümüzle sevdiklerimizin yüzünü görememekten, sağır olan kulağımızla çocuğumuzun sesini duymamaktan korkmuyoruz. Korkumuz sadece eli kanlı, kalleş teröristlerin cezasız kalmasıdır. Eğer sürecin sonunda teröristler cezasız kalırsa bu ülke için canını vermeye hazır insanlar “Ben neden fedakârlık yapayım?” demez mi?
Şehit aileleri ve gaziler bu sürecin sonuçlarına ilişkin derin kaygılar taşıyor. Bu konuda bize ilettikleri düşünceleri sizlerle paylaşıyoruz. Kamuoyunda sıkça gündeme gelen “eşit yurttaşlık, ana dilde eğitim” adı altında masummuş gibi gösterdikleri tüm talepleri Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne yönelik bir tehdit olarak görüyoruz. Ülkemiz için şehit aileleri ve gazilerimiz evlatlarını, eşlerini, babalarını, ömürlerinin ilkbaharında kaybettiler. Suç işleyen, kurşun sıkan, bomba atan her kimse askeri, polisi, öğretmeni vatandaşı katleden cezasını en ağır şekilde çekmelidir. Teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını ve teröre bulaşan kişilere af, kısmi af veya genel affın gündeme gelmesini asla kabul etmiyoruz. Komisyonun Anayasa’mızla ilgili bir değişiklik teklifi yapmayacağı siyasi partilerin ortak mutabakatının olması memnuniyet verici olmakla birlikte
Terörle Mücadele Yasası’nda da bir değişiklik yapılmamasını istiyoruz. Terörle mücadele eden Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü personelleri ve güvenlik korucularının hassasiyetleri göz önünde bulundurularak onurları her ortamda en üst düzeyde korunmalıdır. Devletimize olan güvenimizden, aldığımız devlet terbiyesinden ötürü vakur duruşumuzu bugüne kadar bozmadık, bundan sonra da bozmayız. Zafer nidalarıyla yapılan kutlamalara başta teröristbaşının, diğerlerinin fotoğraflarının sokaklarda dolaşmasına, sözde paçavra bayraklarına, her türlü yapacakları tahriklere müsaade edilmemeli, devleti ve milletiyle bütünleşmiş Türk milletinin sabrı zorlanmamalıdır. Önceki açılım sürecinde Habur’da yaşananlar asla göz ardı edilmemeli, bundan ders çıkarılmalıdır. Milletlerin tarihinde öyle anlar vardır ki yalnız o günü, o anı değil, milletlerin yarınlarını da şekillendirir, bugün de öylesi günlerdeyiz, tarihî bir dönüm noktasındayız. Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmemiz gerekmektedir. Yarım asırdır milletimizin başına bela olmuş terör illetinden kurtulmak için milletimiz geçmişte en zorlu dönemlerde nasıl birlik içerisinde kenetlenerek hareket ettiyse bugün de aynı inanç, kararlılık ve dayanışmayla bu sorunu çözeceğinden eminiz. Bizler Komisyonun çalışmalarında başlangıcı değil, zamanda milletin geleceğine dair umutların yeşermesine ve başlangıcı olduğunu görmek istiyoruz. Komisyon halkın sesi olmanın yanı sıra, toplumsal barışın, taşıyıcı kardeşliğin teminatı ve Meclisin çözümünün
meşru adres olduğunu hatırlatması yerinde karardır. Canları pahasına bu vatan savunmasında tüm kahramanlar, asker, polis, güvenlik korucuları bugün burada başlattığınız sürecin manevi mimarlarıdır. Bu istikamette atacağınız her adımda onların emanetine sadakatle bağlı kalacağınıza inanıyoruz. Türk-Kürt kardeşliği coğrafyamızın asil kodudur. Çanakkale’de omuz omuza savaşanların torunlarıyız. Kardeşlik yalnız savaş meydanlarında değil, alın terinde, acıda umutta da birlikte yürümektir. Bu mesele Türk’ün de, Kürt’ün de her kesimden yurttaşın ortak geleceğini ilgilendiren beka meselesidir.
Ayrıca Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunda yıllarca terörle mücadele eden biz askerler sadece bir gün değil, tüm Komisyon görüşmelerinde yer almak ve özellikle Komisyonun karar sürecinde de bulunmak istiyoruz.
Sayın Başkanım, Değerli Komisyon üyeleri; Emekli Uzman Jandarmalar Derneği olarak burada kendim için değil, görevde ve emekli tüm uzman jandarmalar, şehit aileleri, kahraman gazilerimizi temsil ediyorum. Yapılacak olan özlük haklarıyla ilgili düzenlemelerde uzman jandarmaların da unutulmamasını ve çalışmalara dâhil edilmesini istiyoruz. Bu konuda sayın milletvekillerimizden Murat Bakan Bey, Sermet Atay Bey, İzzet Bey ve Mehmet Ali Bey’in kanun tekliflerine destek olmanızı özellikle istirham ediyorum.
Biz uzman jandarmalar bu vatan için en önde savaştık, can verdik, bedel ödedik. Bizim talebimiz bir sadaka değil, hak ettiğimiz saygı ve hakkımızdır. Değerli üyeler, burada asıl konumuz terörsüz Türkiye’dir. Şunu net olarak söylemek istiyorum: PKK’nın kendini feshetmesi terörün bittiği anlamına gelmez. PKK terör örgütü bugün silah bıraktığını açıklasa bile yarın aynı zihniyet başka bir isimle, başka bir örgütle karşımıza çıkabilir. Bu tuzaklara karşı tedbirli, uyanık olmalıyız. Terörsüz, huzurlu ve güçlü bir Türkiye için mücadeleye her zaman hazırız; yeter ki devletimiz, milletimiz var olsun. Emekli Uzman Jandarmalar Derneği olarak tüm uzman jandarmalar adına terörden tamamen arındırılmış, terör örgütlerine taviz verilmeden terörün tamamen sona erdirilmesi ve Türkiye
Cumhuriyeti’nin kalıcı huzura kavuşmasını hedefleyen terörsüz Türkiye sürecini destekliyoruz. Sürecin en yakın takipçisiyiz. İnanıyoruz ki yıllardır akan kan duracak, acı ve gözyaşı son bulacaktır. Milletimiz arasına örülen duvarları yıkıp ezeli ve ebedi kardeşliğimizin perçinlenmesinin zamanı gelmiştir. Sürecin hiçbir aşamasında şehitlerimizin ruhunu incitecek, gazilerimizi ve şehit yakınlarını hayal kırıklığına uğratacak bir adım atılmamalıdır. Gazi Meclisimizin ve yüce Türk milletinin huzurunda bir kez daha başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile aziz şehitlerimizi ve ebediyete intikal etmiş gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyor; Gazi Meclisimizi, Sayın Meclis Başkanımızı ve Komisyon üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Şeref Çayırtepe, EMUJAD Başkanı.
Türkiye Emekli Uzman Erbaşlar Derneği TEMUD
Sayın Meclis Başkanım, değerli milletvekilleri; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kurulmuş, kardeşliğin ve millî mücadelenin temellerinin atıldığı Gazi Meclisimizde, yüce Türk milletinin önünde sizleri saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Emekli Uzman Erbaşlar Derneği (TEMUD) 2023 yılında kurulmuş, 2847 sayılı Kanun’la resmiyet kazanmış, tamamı şehit aileleri, gazi ve emekli uzman çavuşlardan oluşan 2 milyonluk büyük bir camiayı temsil eden, kamu yararına çalışan bir dernektir. Bu kürsüde, yalnızca bir Dernek Başkanı olarak değil, görevini onurla yapmış bir emekli uzman çavuş, devletine sadakati tartışmasız bir vatan neferi ve hakkını değil adaleti ve vefayı arayan bir camianın sesi olarak bulunuyorum.
Sayın Başkanım, binlerce yıllık şanlı tarihimiz Malazgirt, İstanbul’un fethi, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı gibi dönüm
noktalarıyla doludur. Bugün, terörsüz Türkiye hedefi işte bu büyük mücadelelerin bir devamıdır. Devletimiz ve milletimiz bu uğurda büyük bedeller ödemiştir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin kararlı duruşlarıyla terörle mücadelede büyük bir dönemece gelinmiştir. Terörsüz Türkiye için Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu çalışmalarıyla hedefe ulaşılacağına inancımız tamdır. Komisyonda görev alan tüm siyasi parti ve değerli milletvekillerine aziz milletimiz adına teşekkür ederim.
Öncelikle, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ilk 4 maddesinde yer alan temel ilkelere olan sarsılmaz bağlılığımızı
vurgulamak istiyorum. Devletimizin şekli cumhuriyettir. Cumhuriyetimiz demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Türkçe devletin resmî dilidir. Bu maddeler sadece birer hukuk kuralı değil, bir milletin varoluşunun özüdür. O nedenle diyoruz ki: Değiştirilemez, teklif dahi edilemez çünkü bu söz bir tarihin, bir mücadelenin, bir bedelin ifadesidir. “Teklif dahi edilemez.” derken şunu söylüyoruz: Bu ülkenin şehadetle yoğrulmuş kemerleri pazarlık konusu değildir. Ne zamana ne kişiye ne çıkara göre şekil değiştiremez çünkü bu temeller “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” diyen bir halkın iradesiyle kurulmuştur. Türk Silahlı Kuvvetlerinin en fazla şehit, gazi veren, operasyonlarda en önde giden, Silahlı Kuvvetlerimizin vurucu gücü, kahramanları Terörsüz Türkiye’nin konuşulma şartlarını kanıyla, canıyla, teriyle bugünlere getiren, aileleriyle 2 milyon kişiden oluşan kahraman uzman çavuş camiası adına sesleniyorum: Hiçbir terör örgütü, hiçbir ayrılıkçı hareket bu milletin kaderini ve iradesini değiştiremez. Terörle uzlaşı, teröre af veya teröre taviz, teröre cesaret verici yaklaşımlar şehit analarının, gazilerin, uzman çavuş camiasının yüreğini yaralar.
Sayın Başkanım, büyük Türk devletimizin candamarı Gazi Meclisimizde vatana ihanet etmiş, binlerce masum bebeklerin, aziz milletimizin, kahraman askerlerimizin kanı elinde olan teröristbaşı için atılan sloganlar vatan için can veren şehit ailelerimizi, gazilerimizi, aziz milletimizi derinden yaralamıştır. Sebep olanların Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığımızca gerekli cezai işlemlere tabi tutulacağına inancımız tamdır. Gazi Meclisimizde iftiharla konuşulacak isimler vatan için canını veren şehitlerimiz, kahraman gazilerimiz, fedakârca görev yapan Türk Silahlı Kuvvetlerinin yiğitleridir. Gazi Meclis slogan atılacak, gövde gösterisi yapılacak, vatan hainlerinin isimlerinin yüceltileceği yer değildir. Biz af değil adalet, taviz değil ayrılık, ayrılık, ayrışma değil büyük Türk devleti içinde kararlılık istiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devleti teröre karşı af değil birlik göstermek zorundadır. Tarih boyunca dış
devletlerin kışkırtmasıyla kendi amaçlarını gerçekleştirmek üzere vatan hainlerini kullanarak devlette çeşitli isyan, başkaldırı, huzursuzluklar yaptırılmıştır. Devletin şefkat eli olduğu gibi demir yumruğunun da olduğu, bölünecek bir devletimizin olmadığı, hemen yanı başımızda federatif bir yapıya veya başka bir isme tahammülümüzün olmadığı bilinmelidir. Bu yüzden diyoruz ki: Başka dillerdeki eğitim, etnik temelli ayrışma ya da terör örgütü mensuplarına yönelik af girişimleri ve söylemleri ne milletimizin vicdanında ne de bu yüce Meclisin onurlu çatısı altında yer bulamaz. Çünkü biz biliriz ki vatan bir bütündür, bölünemez, dil tektir, bayrak tektir, millet tektir. Şu anda devletimizin güçlü olması için dua eden mazlum milletler vardır. Devletimiz “Bize yardım edin.” diyen her millete şefkat elini uzatmıştır. Orta Doğu’da, Balkanlar’da, Afrika’da, dünyada sayısız ülkede Türk Silahlı Kuvvetlerinin kahramanları devletimizi, aziz milletimizi onurla temsil etmektedir. Bu kahramanların içerisinde büyük çoğunluğunu kahraman camiamız uzman çavuşlar oluşturmaktadır. Terörsüz Türkiye’nin konuşulması Gabar, Cudi, Kato, Aliboğazı’nda ve sayısız operasyon bölgelerinde huzurun sağlanmasında, yurt içinde terörün bitme noktasına getirilmesine kahraman uzman çavuş camiasının katkısı büyüktür.
Bu mücadelede en çok bedel ödeyen, en ön safta giden, toprağa ilk düşen, ay yıldızlı bayrağa kanıyla renk veren, “girilmez” denilen inlere giren, “çıkılmaz” denilen tepelere devletin mührünü vuran uzman çavuşlardır. Sınır boylarında, yurt içi ve yurt dışında, operasyonel alanlarda, selde, depremde, yangında, her türlü afette her zaman ilk giden ve en son dönen kahramanlardır. Terörsüz Türkiye süreciyle ilgili değil, asla bir pazarlık konusu değil, bir al ver değil fakat Türkiye Büyük Millet Meclisindeki tüm siyasi partilerin burada oluşmasından dolayı kahramanlarının özlük haklarındaki eksikliklerden de bahsetmek istiyorum çünkü Terörsüz Türkiye kahramanların, Silahlı Kuvvetlerin profesyonel olması, güçlü olması şarttır. Bunun için bu düzenlemelerin yapılması şarttır. Sayın
Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi, bu milletin kahraman evlatlarını üzecek, incitecek hiçbir adım atılmamıştır ve atılmayacaktır.
Kahramanların özlük haklarında sözleşmeli değil kadrolu istihdam, emeklilikte yoksulluk değil onurlu yaşam, eşit sağlık, sosyal destek ve vefa… TEMUD olarak yürüttüğümüz çalışmalar sonucunda uzman çavuşların özlük hakları, emeklilik ve sosyal haklarına ilişkin hazırladığımız kanun tekliflerini, taslaklarını Meclisimizin gündeme almasını, biran önce kahramanların sorunlarının çözüme kavuşturulmasını beklemekteyiz. Dünyada örneği olmayan kanunlarla çalıştırmaktayız. Hastalandığında meslekten atılan sizin evlatlarınız. Artık bu irade yüce Meclisin vicdanına emanettir. Bu kapsamda, görev güvencelerinin yasal teminat altına alınması, emeklilik ve tazminat haklarının düzenlenmesi, sağlık ve sosyal haklarının geliştirilmesi, mesleki statülerinin kalıcı mevzuatla tanımlanması gereklidir. Uzman çavuş sınıf okullarının açılması, ilk dört yıl sözleşmeli, daha sonra kadrolu statüye geçişi sağlanmalı, kıdemleri rütbeden sayılmalı, sağlık nedenleriyle görev yapamayan personele sınıf değişikliği hakkı verilmelidir. Türk Silahlı Kuvvetlerindeki personel arasındaki ayrımcılık yapılmayarak sosyal, hukuksal ve kültürel konularda tek personel kanunu olan 926 sayılı Personel Kanunu’nun içerisine uzman çavuşların da alınmasını istiyoruz. Ayrıca değerli emekli subaylarımızın, emekli binbaşılarımızın da ekonomik sıkıntılardan geçinemedikleri, emekli başçavuşlarımızın, emekli uzman jandarmalarımızın, emekli uzman çavuşlarımızın geçinemedikleri dolayısıyla ilave tazminat hakkıyla tazminat alamayan, maaşları düşük olan emekli personelin
hepsine ilave tazminat verilmesini, yirmi beş-otuz yıl hizmet yapmış uzman çavuşların maaşlarının iyileştirilmesini, yine, tüm Silahlı Kuvvetler personelinde oluşan 1’inci dereceye düşemeyen subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman çavuşlara 1 derece verilerek 3600 ek gösterge ve daha yüksek ek göstergelere ulaştırılmaları sağlanmalıdır. Kahramanın sıkıntısı olmaz, kahramanın maddi yönden sıkıntısı olmamalı, Türkiye Büyük Millet Meclisi bunu çözmeli. Bizler askerlik mesleğinden başka bir iş bilmeyiz. Bugün uzman çavuşlarda 60 yaşına gelen tüm emekli uzman çavuşlar yıllarca -otuz yıl, otuz beş yıl- vatanı bekledik, şimdi türlü hastalıklarda uğraşarak site bekliyoruz, güvenlik görevliliği yapıyoruz geçinebilmek için. Bu Meclisin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu kahramanların sorunlarını muhakkak çözmesi gerektiğine inanıyorum. Devletimiz güçlüdür, devletimiz vefalıdır. Biz inanıyoruz ki
vatan için canını seve seve veren uzman çavuşları, kahramanları, Silahlı Kuvvetlerin tüm personellerini unutmayacaktır.
Bizim davamız terörsüz, bölünmez, tek bayraklı, tek dilli güçlü bir Türkiye davasıdır. Bilinmelidir ki Türk Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan, ortak bir kaderi, tarihi, kültürü, dili ve ülküsünü paylaşan büyük bir milletin adıdır. Terörsüz Türkiye’yle huzurlu olan asil milletimize, güçlü Türk Silahlı Kuvvetlerine, güçlü Türkiye Cumhuriyeti’ne ulaşılması duamız, gayemiz ve Türkiye Büyük Millet Meclisinden beklentimizdir. Şehitlerimizin aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyor, gazilerimize ve kahraman silah arkadaşlarıma şükranlarımı
sunuyorum.
Unutulmasın, vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır.
Saygılar sunuyorum.
Ali Tilkici TEMUD Başkanı
Asker Dernekelri Konuşma