Sayın ÖZDİL’in Konuşması…
Türkiye’yi, adında adalet olan bir parti yönetiyor 23 yıldır; ama Türkiye’de hukuk adına tirajı komik örnekler yaşanmaya devam ediyor.
Bakın bununa ilgili çarpıcı bir örnek var. Emekli Astsubaylarım… Emekli Astsubaylarım… Türkiye Emekli Astsubaylar… pic.twitter.com/ohdJKP6PKB
— Askeri Personel .Com (@askeripersonell) October 17, 2025
Sayın Emekli Kıdemli Başçavuş Mehmet Görmüş ve emeği geçen tüm kişilere, Sayın Yılmaz Özdil’e ulaşarak bu konuşmanın gerçekleşmesi için verdiği emeklerden dolayı, Tüm Astsubaylar olarak teşekkür ederiz.
Sayın ÖZDİL’in Konuşması…
Türkiye’yi, adında adalet olan bir parti yönetiyor 23 yıldır; ama Türkiye’de hukuk adına tirajı komik örnekler yaşanmaya devam ediyor.
Bakın bununa ilgili çarpıcı bir örnek var. Emekli Astsubaylarım… Emekli Astsubaylarım… Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği, bugün hem kuruluş yıl dönümleri hem de Astsubaylar Günü vesilesiyle—evet, bugün Astsubaylar Günü—saat 11’de Anıtkabir’de buluşacaklar. İki yıldır mitinglerle, çalıştaylarla ve basın duyurularıyla haykırdıkları şikâyetlerini, taleplerini bu defa Atatürk’ün huzurunda bir kez daha dile getirecekler Emekli Astsubaylar.
Ne istiyor Emekli Astsubaylar ? Aslına bakarsanız maaşlarına zam istemiyorlar; maaşlarında adalet istiyorlar. Bakın, zam farklı bir şeydir; adalet ve hakkaniyet farklıdır. Çünkü gerçekten çok ağır haksızlığa uğruyorlar. Mesela Emekli Albaylar, en alt düzeydeki muvazzaf Subay olan Teğmenlerin maaşından daha fazla emekli maaşı alıyor. Doğrusu da bu zaten. Ama Emekli Kıdemli Başçavuşlar, şu an görev yapan en alt düzey Astsubay Çavuşun ancak yarısı kadar maaş alıyor. Hatta tezkere bırakan Uzman Çavuşların maaşı bile Emekli Astsubayların maaşını geçmiş durumda.
Bakın, yanlış anlaşılmasın; özellikle altını çiziyorlar, dertlerini anlatmaya çalışıyorlar. Emekli Astsubaylar “Emekli Subaylar niye bu kadar maaş alıyor?” demiyorlar. “Uzman Çavuşlar niye bu kadar maaş alıyor?” da demiyorlar; böyle bir itirazları yok. Tam tersine, “Daha fazlasını hak ediyorlar; daha fazlasını alsınlar” diyorlar. Hiyerarşik yapının bozulmasını istemiyorlar; “Subaylarla aynı statüde olalım” falan demiyorlar—kesinlikle böyle bir talepleri yok. Ama duygusal isyanları şu: “Emekli Astsubaylara niye haksızlık yapılıyor kardeşim?” Bunu soruyorlar; devlete ve topluma bunu duyurmaya çalışıyorlar. Mitingleri bu yüzden yapıyorlar; çalıştayları bu yüzden yapıyorlar; basın duyurularını bu yüzden yapıyorlar. İşte bugün Anıtkabir’e de bunun için gidiyorlar.
Emekli Albayların maaşı kabaca görevdeki Teğmen maaşı kadar; hatta Üsteğmen maaşına yakın. Emekli Kıdemli Başçavuşlar da aynı oransal talepte bulunuyor: “Görevdeki Astsubay Çavuş kadar maaş almak istiyorlar; hepsi bu.” Subaylarımız, Teğmenlikten Albaylığa kadar çeşitli vesilelerle altı defa görev ve makam tazminatı alabiliyorlar. Çok güzel; helal-i hoş olsun, kimsenin itirazı yok. O tazminatlar kazanılmış hak olduğu için emekli olduklarında maaşlarına da yansıyor. Ama Astsubaylara görevdeyken bile tazminat verilmiyor ya dolayısı ile emekli maaşlarına yansıtılmıyor. Bu adalet mi?
Bakınız, altını özellikle çiziyorlar: “Subaylar almasın” demiyorlar; tam tersine “Daha fazlasını alsınlar.” Ama “Astsubaylara niye haksızlık yapılıyor?” diye soruyorlar. Hazin bir kıyaslama: Farz edelim, bir şehrin Valisi güvenlik konusunda toplantı yapıyor; İlçe Jandarma Komutanlarının tamamı toplantıya katılıyor. Subay olan İlçe Jandarma Komutanları bu toplantıya katıldığı için tazminat alıyor; Astsubay olan komutanlar alamıyor. Halbuki makam, yetki, sorumluluk aynı. Makam da yetki de sorumluluk da aynıyken Subaylara tazminat verilip Astsubaylara verilmemesi nedir?
Eğitim statüsü açısından bir başka trajikomik kıyaslama: Türkiye’nin hâli… NATO standartlarının çok üzerinde eğitim alan—Türk Hava Kuvvetleri’nde 30 yıl görev yapmış—F-16 savaş uçaklarının bakım teknisyeni Astsubaylar düşünün. NATO standartlarının çok üzerinde eğitimleri var ama sahip oldukları belgeler sivil havacılık kurumlarında geçerli kabul edilmiyor. Buna mukabil, herhangi bir üniversitede dört yıllık fakülte okuyan herkes sivil havacılıkta uçak bakım teknisyeni olabiliyor. Böyle saçmalık olur mu? diyorsunuz değil mi duyar gibiyim. Astsubaylar, işte böyle saçmalıkların daniskasını yaşıyor. “30 yıl F-16 bakım teknisyeni olmaz” diyorlar; “dört yıl okuyorsun, senden şahane olur” diyorlar. Nedir ya? Astsubaylar olmasa savaş uçakları uçamaz, tanklar yürümez, donanma yüzemez; radarda anca “babayı” görürsün; mühimmatı hazır vaziyette tutamazsın. Türk ordusunun omurgasıdır Astsubaylar. Ama sivil hayatta kaportacı muamelesi bile göremiyorlar; olur mu böyle şey?
Yıllardır bu özlük haklarının teslim edileceğine dair sözler veriliyor; artık bu sözlerin tutulmasını istiyorlar. Şu an Millî Savunma Bakanı olan Yaşar Güler, Genelkurmay İkinci Başkanı iken bu meseleyle ilgili röportaj vermiş ve “Emekli Astsubayların tazminat taleplerini haklı buluyoruz ama bunun muhatabı biz değiliz” demişti; yani hükümeti adres göstermişti. Haklıydı; bu işin muhatabı hükümet. Bu açıklamayı yaptığı sırada Hulusi Akar Genelkurmay Başkanıydı. E şimdi, Yaşar Güler adres gösterdiği hükümette Millî Savunma Bakanı değil mi kardeşim? Bu işin muhatabı kendisi değil mi? Bu işin kendisinden önceki muhatabı Hulusi Akar değil miydi? Niye hiç seslerini çıkarmıyorlar? “Bu işin muhatabı hükümet” diyordun; işte hükümetsin.
Bakın, şu an Dışişleri Bakanı olan Hakan Fidan… Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’na atandığı dönemde—Sözcü Gazetesi’ndeydim o zaman da—bir yazı yazdım. Hakan Fidan’ın özgeçmişinden bahsederken “Başçavuş” dedim. “Abi, vay sen misin bunu diyen!” Yandaş medya ve iktidar trolleri tarafından anında linç kampanyası başladı. Öyle böyle değil; fotokopi gibi aynı merkezden çıktığı bariz olan hakaret cümlelerini servis ettiler. “Astsubay düşmanı” olduğumu söylediler. Hakan Fidan’a “Başçavuş” diyerek Astsubaylara hakaret ettiğimi iddia ettiler. Yandaş televizyonlarda saatlerce benim aleyhimde program yaptılar; ekranda hedef tahtasına montajlanmış fotoğraflarımı yayınladılar. “Astsubaylara küfür etti” dediler; “vatan haini” olduğumu söylediler; vatandaşlıktan atılmam gerektiğini bile söylediler. Ev adresimi, evimin giriş-çıkış görüntülerini, drone görüntülerini; otomobilimi ve plakasını yayınladılar. Beni, alışkın oldukları “dengesi bozuk” tiplere benzetip korkacağımı sanarak mermi fotoğrafları yolladılar. Benim bu konularda doğuştan biraz “arıza” olduğumu bilmiyorlar tabii; “tırsarım belki” diye e-posta adresime tabanca fotoğrafları gönderdiler.
Bu çirkin kampanyayla Astsubay derneklerini maalesef harekete geçirdiler; bazı şehit ailelerini de aleyhimde konuşturdular. Çünkü gidip diyorlar ki: “Yılmaz Özdil, Astsubaylara küfür etti; ne diyorsunuz?” “Oğlum, bu büyük terbiyesizlik” dersin… Adamın çocuğu mesela Astsubay; şehit olmuş. Ona mikrofon uzatıyorlar: “Yılmaz Özdil, Astsubaylara küfür etti; vatan haini dedi.” Şehit ailesi de “Bu Yılmaz Özdil şerefsiz herhalde” diyor. Bu kadar korkunç işler yaptılar.
Emekli Astsubaylar kışkırtıldı; hakkımda Türkiye’nin dört bir yanında savcılıklara suç duyurularında bulunuldu. İstanbul’dan Adana’ya, Erzurum’dan Trabzon’a, Bursa’dan Malatya’ya; hatta benim İzmir’imden ve askerliğimi yaptığım Isparta’dan… Sağanak gibi suç duyuruları yaptılar; hapis cezaları istediler. Türkiye’yi sevmek gerçekten zordur; meslek hayatım boyunca memleketi sevmenin bedelini ödemek zorunda kaldım. Bu da öyle bir şey. “Hamama giren terler” misali; alışığız. Bütün bu suç duyuruları İstanbul’da tek merkezde toplandı. Neticede savcılıktan çağırdılar; “hay hay” deyip derhal gittim. Savcı beyin karşısına oturdum, çay ikram etti; sağ olsun. Önündeki kalın dosyaya baktı: “MİT Müsteşarına ‘Başçavuş’ demişsiniz.” “Evet efendim.” “Niye ‘Başçavuş’ dediniz?” diye sordu. “Efendim, kendisi Emekli Başçavuş” dedim. “Amiral mi diyim?” Savcı bey gülmekten çayını üstüne döktü. Neredeyse Cumhuriyet Savcısını çayla boğarak öldürmekten suç alacaktım. Elbette takipsizlik kararı verildi.
Şimdi bakıyoruz: Emekli Astsubay Hakan Fidan—tıpkı Yaşar Güler gibi—hükûmette yer almasına, “sarayın bakanı” olmasına rağmen, Emekli Astsubayların haklı talepleri konusunda niye ağzını açıp tek kelime etmedi? İktidar güdümündeki Astsubay kampanyasını yürüten; hakkımdaki karalama kampanyasını yürüten; yalanlarla, iftiralarla köpürtmeye çalışan “tetikçi medya”ya bakıyoruz: Emekli Astsubayların uğradığı bu ağır maddi haksızlık hakkında tek satır yazmıyorlar, tek kelime etmiyorlar. Emekli Astsubaylar miting yapıyor, çalıştay yapıyor; işte bugün olduğu gibi Anıtkabir’e topluca ziyarette bulunuyorlar. Sorunlarını dile getirip farkındalık yaratmaya, seslerini duyurmaya çalışıyorlar; “sayın haysiyetsiz medyamız” ise duymazdan, görmezden geliyor.
Şüphesiz emeklilerimizin hepsi darda; her meslekten Emeklinin maaşı bugün insan onurunun altında. Ama Emekli Astsubaylar eşitler arasında birinciliği hak ediyor. Çünkü Emekli Astsubay dediğimiz insanlar, bizler güvende olalım diye Türk Silahlı Kuvvetlerine ömürlerini veriyorlar. Bizim kahramanlarımız onlar. Özellikle terör bölgelerinde kelle koltukta görev yaptılar; devleti ve milleti koruyabilmek için hayatlarını ortaya koydular; Şehit olmayı, Gazi olmayı göze aldılar. Yurt içinde veya yurt dışında; eksi 40 derecede karda tipide, 50 derecede güneşte; şarapnel gibi yağan sağanak altında; kuş uçmaz, kervan geçmez dağlarda; haritada yerini bile bilmediğimiz ücralarda vuruştular, çarpıştılar. Hem kendi hayatlarını hem ailelerini hiçe saydılar; yüksek riskli görevlerin bedelini aileleriyle birlikte ödediler. Çoğu kirada; kendilerine reva görülen bu emekli maaşıyla geçinmeleri mümkün değil. Terörle mücadelenin bir türevi gibi bugün ekonomik terörle mücadele ediyorlar; hayat pahalılığı içinde yaşam mücadelesi veriyorlar; yoksulluk sınırının altında yaşıyorlar. Mecburen ek işlerde çalışıyorlar; madalyalı kahramanlarımız Astsubaylar, AVM’lerde ve otellerde güvenlik görevlisi olarak çalışıyor.
Bakın, bu konuyu burada anlatabilmem için derneğin duyurularından beni düzenli haberdar eden—varlığıyla onur duyduğum—bir arkadaşım var: Mehmet Görmüş. Emekli Kıdemli Başçavuş. Ağrı’da, Tunceli’de, Van’da, Hakkâri’de, Kıbrıs’ta görev yaptı; özel harekât operasyonlarında defalarca çatışmaya girdi. Neticede 25 yıllık görev süresinin sonunda emekli oldu; çocukları için ek işlerde çalışmaya devam ediyor. Emekli olduktan sonra çocuklarının birbirinden şahane üniversitelerden mezun olmalarını sağladı; hâlâ çalışıyor. Çalışmak elbette ayıp değildir; namusuyla ekmek parası kazanılan her iş kutsaldır. Ama yahu, bu insanlar bizim kahramanlarımız; bu vatanın yurtsever evlatları. Bütün ömürleri tehlike içinde, namlunun ucunda geçti; emekli olduktan sonra bile gün yüzü göremiyorlar.
Ve bugün saat 11’de Anıtkabir’e gidiyorlar. İmkânı olan herkesi oraya davet ediyorlar. Bizzat gelemeyenler bile manen, ruhen; Türk halkının Aslanlı Yol’da onlarla birlikte yürümesini rica ediyorum. Anıtkabir’e birlikte gitmek istiyorlar; kalabalığın içinde yalnız olmadıklarını hissetmek istiyorlar. Eğer gerçekten milletsek, kuru kalabalık olmadığımızı göstermemiz gerek. Kuru kalabalık olmadığımızı göstermemiz gerek. Yahu, terörist başına bile “umut hakkı” tanınan bu ülkede; geleceğe dair umutla bakabilmeleri için—aileleri, çocukları için—bir ömür boyu fedakârlıklarına karşılık bir nebze olsun teşekkür edebilmek adına Emekli Astsubaylarımızın yanında olmamız gerek. Bugün saat 11, Anıtkabir’deyiz. Bizzat oraya giderek veya ruhen, manen, sosyal medyada destekleyerek Emekli Astsubaylarımızın yanında olmalıyız.
Abonelerim arasında çekiliş yapacağım. Mail adresimi not edin lütfen: yilmazozdil65@gmail.com. Emekli Astsubaylarımızın bugünkü Anıtkabir’deki buluşmasına katılan ve katıldığına dair bana fotoğraf gönderen dört talihli izleyicime, sevgili arkadaşım Korcan Karar’ın 27 Ekim’de İzmir’de açacağı Anıtkabir konulu fotoğraf sergisinden birer olağanüstü fotoğraf hediye edeceğim. Korcan fotoğrafları sizin için imzalayacak; ben de çerçeveletip göndereceğim. Korcan’ın 27 Ekim’de İzmir’de açacağı bu sergi hakikaten muazzam—yani muazzam. Onu günü geldiğinde hem görsel olarak hem de bilgilerle detaylı anlatacağım. Korcan, Anıtkabir’de olağanüstü bir iş yaptı; onun sergisi… Dört talihli izleyicime işte Korcan’ın Anıtkabir sergisinden birer fotoğraf hediye edeceğim; Korcan imzalı.
Cümleten sağlıklı, huzurlu; namuslu ve yurtsever insanların daima dayanışma hâlinde olacağı bir hafta sonu dilerim.